Akdeniz’in Şövalye Diyarı: Malta

Malta
Malta
Binlerce yıl geçmişe uzanan tarihi ve bu tarihin günümüze taşıdığı yapılar... Şaşırtıcı doğası, hareketli gece hayatı, yemekleri, insanlarının yardımseverliği ve birbirinden güzel plajlarıyla Malta’nın yaşatacağı ve anlatacağı çok şeyi var. Ülkeyi yazın ziyaret ederseniz gölgede dahi sıcaklık 30 derecenin üstünde, bilginize... Ancak bugünlerde giderseniz erken baharı doyasıya yaşayabilirsiniz.

Malta, üçünde yaşam olan toplam beş adadan oluşuyor. Tamamı 316 kilometrekare. Malta’yı doğal güzelliklerinin dışında öne çıkaran başlıca özelliğiyse yeryüzünde kilometre başına en yüksek kültürel ve tarihi mirasa sahip olması. Hatta başkent Valletta ve limanının tamamı UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’nde. Başkent demişken, şehir enlemesine 500 metre ve uzunlamasına da 1.5 kilometre ölçüleriyle Avrupa’nın en küçük başkentlerinden. Malta’nın Türklerle olan ilişkisi oldukça önemli. Osmanlı devletinin belki de çözülüşünün başladığı yer Malta. 

Mdina

Mdina
Mdina
Bilmemiz gereken çok önemli tarihi olayların sahnesi olan Malta’ya sırf ortak tarihimiz için dahi gidilebilir. Adada çeşitli topluluklar yaşam sürmüş (Yunan-Roma- Arap) ama en meşhurları St. Paul ve şövalyeleri. Soylu ailelerden seçilen şövalyeler, Osmanlıların Akdeniz’de ilerleyişinin önüne geçebilmek için Malta’ya yerleştirilmiş. Şövalyeler çok sevilmesine karşın en büyük şöhrete 1565’te Osmanlı devletinin Malta’yı kuşatmasıyla ulaşmış. Konumu sebebiyle Osmanlı’nın mutlaka sahip olmak istediği Malta, şövalyeleri tarafından başarılı bir şekilde savunulmuş. Kanuni Sultan Süleyman’ın döneminde, Osmanlı’nın yenilmez olduğu düşüncesi bu yenilgiyle son bulmuş. Öyle ki halen Malta halkı kuşatmayı püskürttükleri 8 Eylül tarihini zafer bayramları olarak kutluyor.

Trafik soldan akıyor

Şövalyelerin ardından 1800’de Malta gönüllü olarak Britanya himayesi altına girme kararı almış ve 1964’e kadar Britanya toprağı olarak kalmış. Tabii bu durum II. Dünya Savaşı’nda İtalya ve Almanya bombardımanına maruz kalmalarına sebep olmuş. Şu an bağımsız bir ülke olsa da Malta’da hâlâ İngiliz etkilerini görebilirsiniz. Trafiğin soldan akışı, kırmızı telefon kulübeleri ve prizler gibi. Maltalıların yüzde 98’i Katolik Hıristiyan. Hem de koyu Katolik. Bu durum bazı katı kuralları da beraberinde getirmiş. Malta’da 2011’e kadar boşanma yasakmış. Ayrıca Maltalılar başka ülkelerden biriyle evliliğe de pek sıcak bakmıyor. Bu nedenle ülkede birkaç ailenin çok uzun bir tarihi var.

Rengârenk bir kasaba

Rengârenk bir kasaba
Rengârenk bir kasaba
1572-1577 arasında yapılan St. John Katedrali, şövalyelerin Malta’da yaptırdıkları ilk ve en göz alıcı olanı. Zemininin tamamını kaplayan ve ölümle ilgili mesajlar içeren mermer bloklar, optik illüzyonla yapılmış duvar süslemeleri, büyüklüğüyle doğru orantılı iç dekor süsleri ve ünlü ressam Caravaggio’nun en önemli eserleriyle görülmeye değer bir yer. Caravaggio’nun başyapıtlarından biri olan ‘Vaftizci Yahya’nın Başının Kesilmesi’ adlı tablo, sanatçının imzasını taşıdığı bilinen tek eser. St. John Katedrali gibi Malta’ya gidip de görmeden dönülmemesi gereken birçok yer var.

Bunlardan biri de rengârenk Marsaxlokk balıkçı kasabası. ‘Marsa’ liman anlamına geliyor, ‘xlokk’ ise güneydoğu demek. Burası güneydoğu balıkçı limanı. Birbirinden renkli teknelere, balık pazarına, sevimli restoran ve kafelere sahip. Büyük Malta kuşatmasında Osmanlı askerlerinin ilk karaya çıktıkları yer de kasaba ve civarıymış. Kasabanın simgesiyse ‘luzzu’ adı verilen rengârenk geleneksel balıkçı tekneleri.

Fenikelilerden kalma bir gelenek olarak, luzzu’ların birer çift gözü (Osiris’in gözü) var. Balıkçıları kötü ruhlardan koruduğuna inanılıyor. Bu teknelerin tuttuğu balıkları kasabadaki restoranlarda tadabilirsiniz. Malta’nın en eski başkenti ve adeta kalbi olan ‘Mdina’, yani sessiz şehri bir sonraki durağınız olsun. Binlerce yıllık tarihe sahip ve mimarisi hiçbir şekilde değiştirilmediği için şehrin kapısından girer girmez ortaçağ havası insanı sarıp sarmalıyor. Mdina’da varlıklı aileler yüzyıllardır sessiz bir şekilde ikamet ediyor. Bu yüzden Mdina ‘Sessiz Şehir’ olarak adlandırılıyor. Burada yaklaşık 400 kişi yaşıyor ve motorlu araç yerine sadece faytonlar alınıyor. Şehrin iki kapısı var. Mdina Kapı soyluların, Greek Kapı’ysa kölelerin kullanımı içinmiş. Barok tarzındaki Mdina Kapı içeride nelerin beklediğinin göstergesi. Gozo ülkenin, üzerinde yaşam olan ikinci büyük adası. Valletta, enlemesine 500 metre ve uzunlamasına 1.5 kilometre ölçüleriyle Avrupa’nın en küçük başkenti. Adanın tüm sokaklarında zaman ortaçağda donmuş kalmış gibi.

Malta’ya göre daha sakin, daha küçük ve daha tenha bir yer. Nüfusu 32 bin civarında. Ama özellikle yazın burayı tercih eden turistlerle nüfus patlaması yaşıyor. Bu ilginin nedeniyse ülkenin en güzel denize girme mekânlarına, dalış noktalarına, yerel lezzetlerine, tarihi ve doğal güzelliklerine sahip olması. Gozo’ya gitmenin tek yolu feribot. İki noktadan hareket ediyor. Gezmenin en iyi yolu araç kiralamak. Mobilet, ATV, scooter, şoförlü araç, hop on hop off otobüs ve bisiklet de diğer seçenekler. ‘Game Of Thrones’ ile ünlenen ve Dothraki ile Khaleesi karakterlerinin düğün töreni yapıldığı için çok ünlü olan ‘Azure Window’ birkaç yıl önce erozyon nedeniyle yıkıldı; yine de o bölgeye gidin. Sıradışı yeryüzü şekilleri ve dev falezleri görebilirsiniz.

Victoria şehri ve kale, Ta Pinu Bazilikası, Marsalforn tuz tarlaları, Mixta Mağarası, Ggantija tapınakları da diğer duraklarınız olsun. Dev kayalarla inşa edilen Ggantija insanlık tarihi için çok önemli bir ziyaret noktası. Gozo ile Malta arasındaki Comino Adası’nda bir doğa harikası olan Blue Lagoon da yazın giderseniz yüzmek isteyeceğiniz bir yer, yaz değilse de fotoğrafını çekmek isteyeceksiniz...

Avrupalı gibiler ama değiller


Akdenizli olarak Maltalılar da gayet güler yüzlü ve neşeli. Sizi anlasın veya anlamasın, bir soru sorduğunuzda el kol hareketiyle bile olsa yardım etmek için uğraşıyorlar. Malta’da trafik kural gereği soldan ama bu kurala çok da güvenmeyin. Sürücüler yazın gölge ne taraftaysa oradan araç kullanmayı tercih ediyorlarmış. Bizim gibi ailecek sahillerde kurulan mangal sofralarını da seviyorlar. Bir de market sırasındaysanız beklemeye hazır olun. Neden mi? Kasiyer/görevli hizmet verdiği kişiyle sohbet etmeye karar verirse, kuyruk ne kadar uzun olursa olsun bunu yapıyor. Adanın iki resmi dili var. İngilizce ve Maltaca... Maltaca; Arapça, İtalyanca, Sicilyaca ve İngilizce karışımı, ilginç diyalekti olan, 30 harfli bir alfabeye sahip ve Latin harfleriyle yazılan tek Sami dili.

Meşhur plajlar

Meşhur plajlar
Meşhur plajlar
Malta yaz aktivitelerini sevenler için güzel bir rota. Fakat ülke küçük, çok fazla sayıda kumsal ve plajları var ama kalabalık olma ihtimalleri fazla. Ta’ Fra Ben (Qawra Point), Armier Bay and Little Armier, Ġnejna Bay, Paradise Bay, Blue Lagoon, St. Peter’s Pool, Imġiebaħ Bay, Mellieħa Bay, Għadira, Golden Bay, Għajn Tuffieħa ülkenin en şöhretli plajları. Malta’nın bu denli ufak olmasına rağmen, çok hareketli bir gece hayatı var. Turistler adanın bu sınırsız eğlence potansiyelinden fazlasıyla faydalanıyor. Paceville bölgesi adada eğlencenin kalbinin attığı yer. En meşhur mekânlardan bazıları The Havana Club, BarCelona Lounge, Hugo’s, The Bar Native, The Footloose... Yok “Biz aile olarak gitsek, çocukla neler yapabiliriz?” derseniz de eğitici tiyatro programları olan uygulamalı bilim ve teknoloji sergileri merkezi Esplora Interactive Science Centre, Temel Reis Köyü olarak da bilinen Popeye Village, Malta Ulusal Akvaryumu ve çocukların içinde eğlenirken kendini kaybedebileceği güzellikteki Playmobil FunPark Malta’yı not almanızı öneririm.
Pandemide Malta
Malta’ya Schengen vizesiyle yolculuk yapılıyor. Girişte aşılarınızı beyan etmeniz yeterli. Restoranlar, kafeler ve müzeler açık ancak her yerde maske takma zorunluluğu var. kaynak: kelebek

Yorum Gönder

Daha yeni Daha eski